Ailenizin Japonu!

Japonya'ya dair "kulaktan dolmayan" bilgiler

Japonya’da Üniversite Ortamları – 2. Bölüm


“…Japonya’daki bir yüksek öğrenim kurumuna gelecekleri neler bekliyor… Nasıl bir ortam, ne tür bir alt yapı, ne tür bir eğitim sistemi, hangi tür sosyal şartlar vaad ediliyor? Yeni gelenlere neler sunuluyor? Para gerçekten çok mu? O yemeklerle millet nasıl hayatta kalıyor, hatta nasıl kilo alıyor? Kimler kimlerle takılıyor? Gokon nedir, nanpa nasıl yapılır? temalı aklınıza gelen tüm sorularını cevapları…”

İlk bölümde değinilen noktalar ciddi ve akademik yaşam için gerekli bilgilerdi. Rağbet olmaması da normaldir… Bunun bir de başarılı bir uyum süreci için yaşamsal olan “ortam” bilgileri kısmı var ki, asıl orası reyting alacak, eminim… Yani sana diyorum Milliyet İnternet müdavimi Berkecan’cım, Badecan kimle nerde takılıyo, seksi fotoğrafları için tıklayınız kısmını merak etmekteysen seni ilgilendiren kısım burası…

Kampüs nasıl, aradıklarımız var mı, yani Badecan orda dimi?

Çok merak ediyorum bu kavram nasıl oluştu… Nasıl bir bilinç altı yaratılmışsa artık, bir kere üniversite denildi mi, illaki kampüs ortamı hayal ediyoruz. Üniversite sınırların olmadığı, özgür bir dünya olduğu, anarşik düzen kurulduğu, vb daha neler neler… Yurt içinde de dışında da bu algı sabit. Ey Holivud sen nelere kadirsin… Önce bunları bir unutalım… Hayır üzülüyoruz, depresyona giriyoruz sonra. Ondan dedim, yoksa hayal kurmak güzel şey!

Kampüs elbette buradaki üniversitelerde de var… Sanırım en büyük, düzenli, güzel ve takdiri hak eden kampüsler şöyle…

  • Hokkaido Üniversitesi‘nin Sapporo’nun göbeğinde yer alan ana kampüsü
  • Tohoku‘nun Sendai’de bir dağ olamamış ama yüksekçe bir tepeye konumlanmış, ormanlarla ve akarsularla çevrili Aobayama kampüsü
  • İmparatorluk sınırlarındaki çağdaş anlamdaki ilk üniversite olması ve tarihi açıdan değerli bir kültür mirası olan Todai Hongo kampüsü
  • Son olarak da Tokyo – Kunitachi’de yer alan Hitotsubashi‘nin sakuralarla dolup taşan, yem yeşil, huzurlu ve adeta bölgeye yazlık mekan havası veren ana kampüsü

Ama asıl olay bizim yerleşkelerden ne beklediğimizle ilintili… Şehir merkezlerinde yer alan üniversitelerin kampüsleri dar alanlara sıkışmış, içinde bol miktarda bina bulunduran, öğrenci yoğunluğunun yüksek olduğu yerler. Yayla gibi bir yer umarak gelmeyelim. Kampüs genelinde akşam belirli bir saate kadar, 8 gibi, bina içleri haricinde hemen tüm alanlar, halkın serbest giriş çıkışına, kullanımına açık. Yemekhanede yaın çevrede otuarn yaşlı amcalarla yemek yemek, bebeğini, köpeğini gezdirmeye çıkan vatandaşlarla ortak mekan paylaşmak, kampüste resim çizen teyze ile yan yana gelip, çimlere yayılmak bizim düşüncesine bile katlanamadığımız, kaçındığımız, gettolaşmamış, halkla iç içe üniversite kavramını tattırıyor.

Kampüslerin çevresi de bu öğrenci ve sıradan vatandaş hareketliliğinden nasiplendiği için, kampüsün resmi sınırları içinde yer almasalar da kampüs bölgesindeki işletmeler üniversite çevresindeki hayata yeni bir boyut katmakta, çeşitlilik kazandırmaktalar. Mesela Kyoto Üniversitesi‘nin bulunduğu yer ve çevresindeki kafe, restoran, konut, alışveriş, eğlence olanakları kampüs içindekilere kıyasla çok daha tatmin edici ve eksikleri tamamlayıcı… Öğrenci için hayatın zevkli olduğu mekanlar buralar…

Para, para, para…!

Tokyo standartlarında, tek kişi için her şeyden az da olsa tatmak, sosyal kalabilmek, iyi bir evde yaşamak, gezmeyi tozmayı abartmadan gerçekleştirmek, (yılda bir Türkiye’ye dönmek için arada kenara para koymak kaydıyla) aylık 150 – 200000 JPY bir bütçe yeter de artar bile… Biraz tutumlu olursanız aylık 120000 JPY gibi bir para ile Kanto ve Osaka dışında rahatlıkla yaşarsınız… Yıllık üniversite harçlarının devlet üniversiteleri için 550 – 600000, özeller için 1000000 JPY civarı olduğunu düşününce, maliyet ABD ve İngiltere ile kıyasla çok daha düşük…

Yarı zamanlı iş konusunda bir çok alternatif mevcut. En çok rağbet göreni çevirmenlik ve yabancı dil öğretmenliği. Hemen hemen her yarı zamanlı iş için, hiç değilse olayları kavrayana kadar bir miktar Japonca öğrenmek gerektiğinden, gelir gelmez kendime garsonluk işi bulurum hayallerine kapılmayın… Hele hele garsonluk hayaline hiç kapılmayın…

Nerelerde yaşıycaz biz?

Yalnız ne kadar çabalasanız da evlerin büyüklükleri maalesef 20-30 m2 arasında olacak, daha küçük yerler de var… Standart one-room olarak adlandırılan evcikler, küçük bir mutfak, dandik bir banyo ve belki bir ikinci odadan ibaret… Gelmeden bir kapsül ev ya da Orange County villası umup, sonradan şaşırmayın…Uzun bir süre burada idare etmek durumunda olacaksınız ve bu tür işlevsel alanlarda yaşama alışınca bizdeki kullanılmayan ve kullanılmadığı halde durmadan temizlik isteyen, boşuna ısıtılan “misafir odası” kavramının, işgalci bir tür olarak ortalıkta yerli yersiz arz-ı endam eden bibloların, ne kadar gereksiz icatlar olduğunu daha iyi anlayacaksınız… Küçük de olsalar evler kendi kendilerine yeten yerler…

Evi seçerken çok eski olmamasına dikkat etmeniz yeterli… Eski evlerde ısınma biraz sorun olabilir ancak henüz kimsenin donarak öldüğünü duymadım… Bu evlerin en büyük sıkıntısı Japon tarzı döşeme olan tatami ve alaturka tuvalet tarzı Japon işi tuvaletler barındırmaları. Tuvalet hadi neyse de tatamilerin ideal bakımı için (bakmazsan küf yapar, kokar, renk değiştirir öyle lanet bir şey, ama kışın sıcak tutuyor meret) haftada en az bir kere elektrikli süpürge ile temizlenmesi, odanın neme karşı havalandırılması gibi angarya işleri var. Erkekler için tam bir uzun dönem askerlik sürecine dönebilir tatamiyle yaşamak. Özet: Azıcık paraya kıyıp parke zeminli, washletli yerleri tercih edin…

Eğer ilk gelişinizde üniversiteniz, danışmanınız ya da burs sağlayan kurum size bir yurt ayarlamayı teklif ederse değerlendirin. Yurtlar ilk sosyal adımların atıldığı birer cennet… Odalar tek kişilik ve abartı eski değilse, kendi kendine yeten, 15-20 m2 genişlikleri olan, düşük kiraları, internet, ısınma, elektrik vb. giderlerin bedavaya yakın olduğu yerler…Alışma süresini kısaltmak ve çevre edinmek adına özellikle kaçırılmaması gereken fırsatlar buralar.

Ama ne yiycez biiiiiz?

Berkecan’cım, rakı masasında “Denizden babam çıksa yerim” diyodun ne oldu? İki yengeç gördün, fısss… Aç kalmaya mahkumsun beyfendi…!

Sana gelirsek hocam, özetle her şey alışıncaya kadar… Yine de değinelim. Deniz ürünleriyle aramız barışık olsa şahane olur… Ama olmasa bile bir çok alternatif seçenek de var… Bir de “Japonlar kedi-köpek her şeyi yiyorlar” gibi bir yanlış algı var… Bunu unutun bir kere… Kokusu rahatsız etmediği, inancınıza ters düşmediği sürece hemen her şey yenilebilecek durumda…

Marketlerde satılan et, tavuk, balık, sebze, meyve aynı. Et için domuz ağırlıklı, arada dana ve çok nadir koyun çıkar diyelim. Bunun dışında sebze meyve sayıyla, taneyle, bağla. Kiloya alışan bünyeler için yine bir afallama durumu. Alışmak için semt pazarına gidip, 3 kilosu 5 liradan satılan kuru soğandan ya da patatesten küçük boy 3-4 adet istemeyi deneyin. Pazarcı kafanızda soğan paralamazsa, olmuş demektir. Azıcık sabredin, biraz heyecan arayan, maceracı ruhlu biri olmak size müthiş keşflerin kapısını aralayacaktır… National Geographic Toptancı Hali serimiz de yakında yayında olacak, kaçırmayın…

Restoranlarda, uzakdoğu işi yerlerde, ikramlarda miktarlar azar azar, çeşit bol bol… Hani 1.5 iskender ile doymayan biriyseniz, ilk günlerde porsiyonlar küçük, hatta miniminnacık bile gelebilir. Yavaş yavaş midenizin boyutları küçülünce, 6 ay, 1 sene sonunda yemekler hem lezzetli hem yeterli gelmeye başlayacak, ilk günlerde kilo verdiyseniz, gayet güzel alacaksınız… Hatta, abur cuburun bu kadar bol ve ucuz olduğu bir yerde kilo almak da epey kolay bir iş…

Hocam geç bunları, Badecan diyorum, nerde bulucam ben onu söyle artık!?

Önceki bölümde lisansların bağlarını kopartıp ortamlara aktığını, YL ve doktoraların da aksine tam zamanlı araştırmacılar olarak lablarına tıkılı kaldığını belirtmiştik. Buradan yola çıkarak lisansların yoğun olarak bulunduğu kampüslerde hayatın daha canlı, diğer kampüslerde daha sönük olduğunu iddia edebiliriz. Bu fark Todai için Komaba, Hongo kampüsleri ile Kashiwa veya Komaba II, araştırma kampüslerini mukayese ettiğinizde tavan yapıyor. Yangın-deprem tatbikatları ve senede bir düzenlenen 3 saatlik bir bahçede yemek etkinliği dışında hemen hemen hiç bir etkinliğin olmadığı Komaba II, 500 metre ötesindeki Komaba kampüsüne nazaran Taliban yönetimindeki Afganistan kadar eğlenceli…

Şimdi içinde bulunduğunuz kampüslerin lisans öğrencisi de barındırdığı umuduyla açıklamalara devam edelim… Öğrencilerin sosyal hayatı 2 ana kolda devam etmekte… Spor klüpleri ve öğrenci topluluklarıyla geçirilen zaman, bölümdaşlarla geçirilen zaman…

Topluluklar ya da “circle”lar, kaligrafi sevenlerden, dansçılara, jonglörlerden rakugoculara epey geniş ve deyim yerindeyse daha entellektüel, daha spor dışı mevzulara eğilmiş oluşumlar… Daha küçük gruplarda, daha özelleşilmiş alanlara yönelmiş öğrencilerin bir araya geldiği yerler… Klüpler ise genelde sportif etkinlikler ile üniversiteyi ilgili alanda çeşitli yarışmalara katılarak temsil eden oluşumlar.

Topluluklar daha insani ilişkilerin kurulduğu, Japon toplumunda yer alan ast-üst ilişkilerinin daha gevşek olduğu, daha özgür yapılar. Üzerlerinde genellikle bir sponsorluk bağı olmayan, gelenlerin severek bir şeyler çıkarmaya çalıştıkları gruplar… Ancak, buralarda yapılan etkinliklerin daha çok hobiye yakın şeyler olması nedeniyle gelecekte iş hayatına atılacaklar için özgeçmişlerine çok da göğüslerini gere gere yazacakları şeyler olmadığını düşününce, klüplerin topluluklara gore daha çok talep gördüğü öngörülebilir.

Klüplerse diğer yandan, bir yarışma alanı olduğundan, ast – üst ilişkisinin sıkı sıkıya sahiplenildiği, eski mezunların danışmanlık, sponsorluk, eğitmenlik yaptığı, toplantıların, antrenmanların neredeyese profesyonelliğe varırcasına ciddiye alındığı yerler… Klüp üniversite adına ülke içinde ya da bölgesel etkinliklere katılacaksa, üyesini seçmeye varacak kadar gidebiliyor. İçlerinde çok katı kuralları olanlar bile var(mış)…

Klüplerin ya da toplulukların bizdekilerden farkı, mezun olmuş üyelerin kluplere maddi ve manevi yardımlarda bulunmaları gösterilebilir. Ayrıca bu klüplere veya topluluklara, öyle damdan düşer gibi “burda hatun var dediler, geldik” havasında gitmek de mümkün. Buyrun gidin. Tanışma toplantıları, üye seçimi gibi şansınız bol…Ama canınız sıkıldı, aradığınızı bulamadınız diyelim haftaya da bir diğerini denerim şansı da pek yok… Hele hele ilk sene bir şeyi beğenemedim, ikinci sene giderim derseniz, hemen hemen hiç şansınız yok… Erkenden katılmak, elinizi taşına altına sokmak durumundasınız…

Bir de buralarda yapılan hoşgeldin etkinlikleri var ki, asıl bunları kaçırmak olaya baştan 1-0 başlamak gibi bir şey… Bu hoşgeldin etkinliklerinin en özel ve güzelini Kyoto Üniversitesi yapıyora kanımca… Kyoto‘nun mükemmel atmosferi altında, okula yeni başlama dönemi olan Nisan ayının Sakura zamanı olmasının da etkisiyle, tanışalım kaynaşalım etkinlikleri Kamo Nehri kıyısında, Yasaka Tapınağı müştemilatında, Ginkakuji ve Felsefe Yolu dolaylarında açık havada yapılan hanamilerden oluşuyor… Zaten öğrenci için mükemmel bir atmosferi olan Kyoto’da böyle bir etkinlikle her hangi bir topluluğa adım atsanız, en odun adam bile şair olur…

Klüpte yoksa, bölümde mi bu hatun?

Dedik ya bir topluluk işleri var bir de bölüm işleri diye… Bu bölüdaşlarla olan ilişkiler, gözlemlediğim kadarıyla, ilk 2 yıl biraz sığ… Ya topluluklara asıl zamanın ayrılmasından ya da birlikte geçirilen zamanın az olmasından… Sıkı fıkılık daha çok iş arama sürecine girilen 3. sınıfta yaşanıyor… 4. sınıfta da suyu çıkarılıyor… Bu bizim anladığımız anlamda bir bölümdaşlıktan çok bir dönemdaşlık… Aynı okul döneminde aralarında pek ilişki olmamış dönemdaşlar, mezuniyetlerinin sonrasında iş hayatında ileride karşılaştıklarında hemen hemen aynı pozisyonlarda olduklarından, karşılıklı olarak iş yapma-yaptırma konumlarında buluyorlar kendilerini… Bu noktada da iyi ikili ilişkileri olanlar daha rahat iş yapan-yaptıran kişi durumuyla bir adım öne çıkıyorlar… Belki de bu nedenle, mezuniyet sonrasında bile tandık olmasalar da üst sınıftakiler, alt sınıftakileri koruyor, biliyor, ilgileniyor… Kısaca bölümdaşların, e artık 20 yaşını da geçmiş olan ve kanunen reşit olan birer birey olarak, içmecelere gitmesi sabahlara kadar içip, azıtması doğal şeyler…

YL ve doktora için bunlar birer yalan, her biri şeytanın sizi yoldan çıkarmak için süsleye püsleye anlattığı, 1001 gece masalı… Kazzzzık kadar adamlar oldunuz inanmayın siz bunlara, hayal dünyasında yaşıyor tıfıllar. Tezinizin aksaması için uydurulmuş birer safsatadan ibaret hepsi. Zaten aklı başında, yaşı kemale ermiş olan sizler bu gibi yanlışlara düşmezsiniz. Hani bir yanlış yaptınız, yaşınıza başınıza bakmadan gittiniz bu ortamlara, merak etmeyin size uygun bir dille “burası huzurevi mi?” havası kibarca hissettirilir.

Ya hala demedin, biz nasıl Badecan’la tanışıcaz?

Bir yabancı olarak elbette ki bir bara ya da cluba gidip, alışkanlıkla saatlerce kesişip kös kös eve dönmeniz mümkün… Daha aktif olmak, gidip doğrudan tanışmaya çabalamak, laflamak, gerekirse terslenmeyi göze almak, kısaca “nampa yapmak” da ha keza… Ayrıca, arkadaşların paslarını değerlendirmek, “armut piş ağzıma düş de” yapılabilir etkinlikler arasında… Ökkkkküzlüğün dibine vurup “are you sex?” temalı angutluklar hele en sık karşılaşılan yöntemler Serengeti düzlüklerinde…

Bir de bizde arkadaşlara dil dökerek, çaktırmadan(!) denk getirip ilgi duyulan kişiyle tanıştırmasını beklemek de mümkünken, burada olaylar biraz daha kaybedilen zamanı, düşük verimi ortadan kaldırmaya yönelik olarak evrimleşmiş… Zaten çok utangaç olan Japonlarımıza, nampa yapın demek epey ileri bir seviye… Bunun yerine çok kişilik organizasyon yeteneği gelişmiş olduklarından daha verimli yöntemler kullanıyorlar… Nedir bu yöntem?

Kısaca “Gokon“… Bu metod, bir ya da iki çiftin ev sahipliğinde, erkek tarafının erkekleri seçip davet ettiği, kız tarafının da kızlardan sorumlu olarak kızları tertiplediği eşleştirme oyunları… Eş sayıda 2 grup oluşturularak, ortak konuların konuşulabileceği restoran, kafe ya da benzeri yerlerde yapılan buluşmalar… İki kısımdan oluşur genelde… İlk kısım davet edenlerin seçtiği ve tanışalım bakalım, kim kimmiş, ne sever, ne sevmezmişi öğrenelim içerikli, kısa program ve uyum sağlama kısmı… Bunu takiben de ikinci kısımda gidilen ikinci içmece, karaoke vb türü mekanlarda ilgilenilen kişiye daha çok zaman ayırma kısmı…

Bu gokon olayı sonunda hiç bir şey olmayabilir. Kimse kimseye ilgi göstermeyebilir, ancak amaç belli olduğundan daha bir alıcı gözüyle değerlendirme olur. Konuşulan konular da çok sığ ve sıradan şeylerdir, maksat ortak ilgi alanı yakalamaya yönelik genel konularda dolanarak şansı arttırmaktır…

Gokon için davet alındığında icap etmek sevap, gokon sayesinde eş bulunması durumda da gokon düzenlemek farz kabul edilir. Yani hep bana hep bana yapmayın…!

Hocam nanpa, gokon bizi bozar, ağır abi takılsak biz?

Takılın hocam sizler ağır abi, kimsenin size karıştığı yok. Siz zaten çözmüşsünüz olayı… Gömleğini de aç göbeğine kadar, kirli sakal da bırak, zaten burada herkes bitiyor böyle yabancılara… Hele o Polat Alemdar havan yok mu ağır abim, herkes dönüp bir daha bakıyor, trenlerde üstlerine atlıyor liseden yeni çıkmış ceylanlar… Hepsi elinizin altında Shinjuku Nichome’deki enfes clublarda… Hem dil sorunu da çekilmiyor… Bir de Motown ve Gas Panic var Roppongide… Gitmeyen pişman oluyor…

Advertisement

13 comments on “Japonya’da Üniversite Ortamları – 2. Bölüm

  1. Ahmet
    May 23, 2013

    Merhaba,

    Bende liseden geçen sene mezun oldum ve bu sene aileminde itip kakmasıyla ygs girdim ama insan istemeyince olmuyor.Şimdi önümüzde lys sınavı var ama daha hiç kitap açmadım.

    Üniversite eğitimini Japonya’da almak istiyorum.Bunun için bana ne gereklidir?Meslek lisesi (dandik bi bölüm) çıkışlıyım.Diploma notumda 56 falandı.Bide Japonya da burs bulmakta zorluk çekermiyiz ? Japon devletinin verdiği burs şartları taşımıyorum (Monbukagakusho:MEXT buydu sanırım yanılmıyosam)

    Like

  2. sunkarsemih
    March 27, 2012

    Japonca egitim almak iyi bir secenek olabilir. Ama 1 yil icinde ogrenilebilecekler de sifirdan baslanirsa sayet sinirli. Gelmeden ogrenmeye baslamak, bu tur bir hazirlik sinifina ek olarak kesinlikle faydali olacaktir. Yabancilara yonelik Japonca hazirlik okullari alti aydan bir yila kadar degisen sureler icin varlar.

    Etrafimda master icin gelmeyi dusunup de bu tur bir okula gitmis bir kisi bile yok. Master oncesinde arastirma ogrencisi (sinava hazirlanan ogrenci) konumu epey yaygin oldugundan, devlet bursu alan hemen herkes bu statude universiteye kayit olup, hem Japonca dersleri aliyor, hem de sinava hazirlanip, master konusu icin hazirlik yapiyor. Eger bu tur bir programa kabul almayi basarirsan hazirlik sinifi gibi bir ek yuke gerek kalmaz. Bu donem icinde Japonca cok ilerletilemedigi icin master giris sinavi, universitesine gore, ingilizce’de de alinabilir. Fakat bu tur bir bursu almak kisisine bagli olmakla birlikte, daha zor da olabilir.

    Like

    • Yasarx
      March 27, 2012

      Ben japonca hazirlik okulu icin bi kosede dursun diye Keio unisiyle konusmustum bana bi link vermislerde 1 yil civari bi programdi.

      Dediginiz gibi bi program almak icin sadece ordaki unilerle iletisime gecsem yeterli olurmu yani buyukelcilige gitmem gerekiyormu onu ogrenmek isterim.Bana tavsiye edebilceginiz is imkani yuksek olan bana gore bi master programi varmi bide universite tavsiye edip kabul sartlarindan bahsederseniz sevinirim.Simdiden cok tesekkurler.(Japonya asigi biri olarak sizi bulmusken kacirmayayim dedim k.bakmayin sorularimdan)

      Like

  3. sunkarsemih
    March 27, 2012

    Japonya’da sosyal bilimler uzerine calismak yapilacaksa Japonca egitim almak daha yararli olabilir. Ancak, teknik dallarda Ingilizce yeni gelen birinin Japonca’ya adapte olmasi icin “kaybedecegi” sureyi kisalttigindan tercih edilebilir. Ama yine de uzun sure Japonya’da kalma niyeti olan birisi icin Japonca ogrenmek neredeyse zorunlu.

    Bundan baska egitim kalitesi ve uretkenlik konulari da onemli. Dunya capinda esit duzeyde bir ABD universitesine yapilan basvuru sayisi buranin kat kat ustunde. Haliyle buraya kabul edilmek goreli olmakla beraber daha kolay. Kalite olarak dusuk bir ABD universitesine mi, Iyi bir Japon universitesine mi dersen, Japon tarafi, egitimden baska ek bir dil ogrenme olanagi da verecektir.

    Yalniz yine de buraya uyum icin dil ve ruhsal hazirlik da onemli konular. Icinde olmadikca, yapmak istemedikce kolaylikla altindan kalkilabilecek bir yuk degil. Haliyle istemek, gercekten hedef olarak koyabilmek cok onemli. Inaniyorsan, inat ederim diyorsan, universiteye bagli olmakla beraber burasi tatmin edicidir.

    Like

    • Yasarx
      March 27, 2012

      Japonya konusunda kararliyim kendime guveniyorum.Herkez ABD de, farkli olmak gerektigini dusunuyorum.Ancak 1 sene japoncaya hazirlik icin japonya da hazirlik yapsam kurs olabilir vb. master programi icin yeterli olur mu ? Tabi ki kanji profsoru olcam demiyorum 🙂

      Kabul etme meselesine gelince nasil yapcagimi tam bilmiyorum ? Ilk sene sadece japonca ogrenmek icin gelsem mesela vize alabilcekmiyim ? Master icinde hocalarla aramin iyi olmasi gerekiyor sanirim sonrasini halledebilirim sanirim.

      Like

  4. Yasarx
    March 25, 2012

    2 gundur gece gunduz bakiyorum buraya.Herhalde yogunsunuz daha cok sorum olcakti ama burayi kirletmiyeyim konusabilcegimiz baska bi yer varsa mail falan daha iyi olur.

    Like

    • sunkarsemih
      March 25, 2012

      Merhaba, ev tasima isim var ve pek cevap verecek zamanim yoktu bu ara. TOEFL sonucunu her durumda bulundurman iyi olacaktir ancak bazi universiteler TOEIC de isteyebilir. TOEFL ile kiyaslaninca Cin Ali ingilizcesi oluyor TOEIC.

      Japonca icin bir sene hazirlik egitimi iyi olabilir. Ama sanki bu Japonca egitim almak istedigin gibi bi kani uyandiriyor. Ingilizce egitim verilen universiteler de az da olsa var, oralara basvurursan 1 sene olmasa bile 3-4 ay bir japonca egitimi zaten alacaksindir.

      Like

      • Yasarx
        March 25, 2012

        Japonca egitim almak mi yoksa japonya’ya gelip ingilizce egitim almak (!) mi mantikli karar veremedim.
        En basindan baslamak gerekirse ozet olarak benim japonya master fikrime sicak bakmiyan bir kamyon insan var etrafimda ne caponjasi delimisin sen git amerika’ya takilmana bak diyorlar ama ben inandigim yolda yurumek istiyorum tabi desteklyen insanlarda var ayrica japonya’yi japon kulturunu ve insanlarini seviyorum, kararsiz kaliyorum.Blogtaki yazilarinizin tamamina yakinini okudum (muhakkak gozumden kacanlar vardir tabi) dogru yoldaymisim hissine kapildim.Sizin fikirleriniz benim icin onemlii orda senelerini harcamis bir insan olarak.Dusunceleriniz nelerdir ? Ev tasima iside zordur bilirim, kolay gelsin.

        Like

  5. Yasarx
    March 23, 2012

    o zaman iyi 🙂 zaten 3 sene kalmayi planliyorum ilk sene hazirlik gibi bir universitede japonca ogrenmek icin ondan sonraki 2 sene master programi dusunuyorum.Ilk sene icinde acaba toefl puani isterler mi ? Aslinda ingilizcem iyi ama heycan yaparsam ‘ Isik ilik sut ic’ e donusebilir 🙂

    Like

  6. Yasarx
    March 22, 2012

    Merhabalar ben bu sene okulu bitireceğim inş son 3 ayım kaldı iktisat mezunu olacağım Uludag universitesi’nden.Japonya’da master yapmak istiyorum ‘business ve management’ üzerine.Not ortalamam okul bitince 2.5 civarı olcak.Kendim araştırmalar yaptım Keio Universitesi gibi bi kaç üni ile mailleştik bana herhangi bir not ortalamasının gerekmedigini söylediler.Ancak sizin de fikrinizi almak isterim bir cok sorum olcak ancak tabi once not ortalamasinin dedikleri gibi onemsiz mi oldugunu ogrenmek isterim.Yardimci olursaniz sevinirim.Simdiden tesekkur ederim.Boyle aydinlatici bir blok icinde ayrica tesekkurlerimi sunarim…

    Like

    • sunkarsemih
      March 22, 2012

      Not ortalamasi onemli degil ancak cok buyuk olasilikla dogrudan da master ogrenciligine kabul edilmeyeceksin. master oncesinde bir giris sinavindan gecmek durumunda konulara hakimiyetin olculecegi icin, ortalamadan cok sinavdaki yanitlarin tatmin ediciligi onemli.

      sorularin olursa da her zaman, yanitlayabildigim olcude, yardimci olmak isterim.

      Like

  7. caylakasci
    November 22, 2011

    ya güzelim sözlüğü bıraktın bizi de bıraktın gtalk falan kullanıyorsan bul beni ….@gmail.com.

    en bi gercek sour

    Like

  8. Pingback: Japonya’da Üniversite Ortamları – 1. Bölüm « …S.a.S…

Yorumlarınız için...!

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Information

This entry was posted on October 13, 2011 by in Lisans and tagged , , , , , , , , , , , , , .

Gelişmeler emailinize gelsin!

Bana Ulaşmak İçin

semihsunkar(at)gmail...
Hemen hemen 7/24!

ZİYARETÇİLER

  • 624,311 kere geldiler...!

İçindekiler

%d bloggers like this: